evrim teorisi

 <<

  1. evrim teorisi mi kaldi dedirtecek başlık. ateistlerin bile kendilerine temel almayı bıraktıkları başlık, bilimsellikten ne kadar uzak olduğunu, aklımızın mı geliştiğinden yoksa bilimin mi ispatladiğindan bilinmez ama çoktan farkına vardığımız teori
    asıl tartışılmasi gereken ise, bu konuda gazetelerde sürekli gördüğümüz teorinin aksini savunan, buna hayatını adamış zatın varlığıdır. kim için, ne için yapıyor bu zat bunları, parayı nerden alıyor, dış destekli tarikatlar (ki kesinlikle islam ile zerre kadar alakasız tarikatlar) da mankenlerle basılıyor, kimsede çıkıp hesap soramıyor bu adama, neden saçma sapan bir teorinin aksini ispatladı diye mi, yoksa yeni teorilerle islamiyetin
    karşısına yeni teoriler sunup, islamiyete bir gün karşı cıkacak diye mi ?
    (ursaemajorist 28.06.2007 14:46 ~ 28.06.2007 14:50)
  2. evrim teorisi hala biyolojinin üzerine oturduğu temel sacayaklarından birisidir. özellikle son yıllarda genetik konusundaki araştırmalar ile yerini kaybetmemiş tam tersine daha da sağlamlaştırmıştır. kendilerini inaçlarının, siyasi fikirlerinin değil, gözlem ve bilimsel bulgularının yönlendirmesine izin veren bilim insanları için - en azından şu anda - yaşamın gelişimini açıklayan geçerli tek teori olma özelliğini de sürdürmektedir, kim bilir belki bir gün yerini başka bir teoriye kaptırabilir, ama yakın gelecekte öyle bir olasılık da görünmüyor. ayrıca, evrim teorisi ile yaradılış inancını karşı karşıya getirmekte boş bir çabadır, adı üzerinde yaradılış bir inançtır, objektif verilerle kanıtlanamaz, gözlemlenemez, içinizden geliyorsa kabul edersiniz, gelmiyorsa kabul etmezsiniz, ama bilim böyle yürümez. bir hipotez geliştirip onu doğrulayacak verileri toplamaya çalışır, deney ortamını yaratırsınz. eğer evrim teorisinin karşısına bir şey çıkartılmak isteniyorsa en azından onunla aynı platformda olmalıdır, yaradılış inancı ise tamamen farklı bir konudur.
    (samjaza 28.06.2007 19:03)
  3. evrim teorisini çürütmek için yeterli beyin olmadığı gibi bu teoriyi kanuna çevirmek, gerçekliliğini %100 oranda kanıtlayabilmek için de yeterli bir beyin bulunamamış gibi gözüküyor.
    evrim teorisine inananlar evrenin oluşumunu big bang ile açıklamaya çalışıyorlar.ancak big bang'in ne zaman, nasıl gerçekleştiği ya da big bang'den önce ne olduğu hakkında en ufak bir bilgiye sahip değiller.bu bağlamda big bang'e inanmak ile "varlığı kanıtlanamamış, elle tutulmaz, gözle görülmez" bir ilahi varlığa inanmak arasında pek te bir fark olmadığı görülüyor.
    ilk canlının oluşması tamamen tesadüflerle ve akıl almaz derecedeki olasılıklarla açıklanıyoken ilahi bir gücün varlığına inanmak ne kadar bağnazlıktır?
    (desertrose 21.07.2007 13:00)
  4. evrim ve yaratılış arasında ki bitmez, tükenmez teori çürütmelerden sonra, yeni bir teori de atılmıştır. yaratılışın evrime karşı olmadığına dair, uzlaştırmak için midir? yoksa teoriyi yeniden mi kuracaklardır beklenmektedir. sonuçta ne olursa olsun, birileri o ilk hücre nerden geldi demekte, diğerleri tanrı nasıl oldu? cevabını hep birlikte göreceğiz ama bu dünya da değil galiba ya da bu evrende. tabi ki de ne evrim ne de yaratılış %100 bir bilimsel bir gerçek gibi kafamıza kakılmamalıdır. birisi ispatlanamamış bir teoridir, diğeri inanç. varlığı anlayabilmek, belki de şu küçücük gezegende, günlük olaylara bile anlam veremeyen, evren hakkında ki bilgisi zerre bile olmayan insanoğlunun daha verebileceği kadar kolay bir cevap değildir.
    (tepkisiz 21.07.2007 14:41)
  5. hz. adem'i yok saymaktır.
    dolayısıyla peygamberlere iman tam olarak gerçekleşmez, imanın 6 şartından biri olan "peygamberlere iman" şıkkı zaafa uğrar ve kişinin dinden çıkması bile söz konusu hale gelir.
    melez döllenmelerin, genetik farklılıkların anadan yavruya aktarılması, maalesef, çoğu sözüm ona bilgelerin evrim iddiasının temel mayasıdır *.

    "ara geçiş evresi canlıları" en çok akla takılan konulardan birisi evrim safsatası hakkında, milyonlarca yıl önce yaşamış canlıların fosillerinin şekline bakılarak yorum yapılıyor, az biraz timsaha, az biraz balığa benziyor diye, ara geçiş evresi damgası kıçına basılıyor bu fosillerin.
    ama akla gelen soru şu: evrim sadece bir kereye mahsus olan bir eylem mi ? yani bu evrim sürekli yaşanmıyor mu ? "efendim şincik şöyle oluyor, milyonlarca yıl önce evrim gerçekleşmiştir, artık atadan oğula üreyerek çoğalıyoruz " şeklinde bir savunma mı söz konusu?

    bu arada hemen belirtelim, haber7 sitesinde, her ne kadar çoğu kimse burdaki haberleri bir şekilde yalanlama eğiliminde olsa da, aralarında 500 bin sene fark olduğu düşünülen 2 insan fosilinin aynı dönemde yaşadığı farkedilmiştir.
    hani şu homo saphiens homo erectus gibi adlandırmalarda geçen karakterler var ya, ha işte onlar aynı dönemde zaten yaşıyormuş, kimse homo1 den homo2 ye felan geçmemiş ki..

    ayrıca 2nci bir kanaatim de şu şekilde;
    materyalist görüşü benimseyen kişiler tutunacak dal olarak evrim teorisi'ni benimsemişlerdir, haklıdırlar da, yaratıcıya inanmıyorsa herşey otomatik, içgüdüsel, ne bileyim ihtimal"sel" olarak gerçekleşecektir onların kafasında.
    zaten evren de "big bang"den sonra oluştu, önce soğudu, sonra geri ısındı, nemlendi, atomlar çiftleşti oksijen felan oluştu vs. vs.
    (satanist avlayan mucahit kedi 09.08.2007 14:25 ~ 10.08.2007 12:21)
  6. üzerinde düşünenlerin, düşüncelerinin arkasında kaynak gösterebildiği, ancak çürütülmüştür-saçmadır-inanılmazdır diyenlerinse "nasıl çürütülmüştür?" sorusunaysa harun yahya cevapları ötesinde bir cevap veremediği teoridir..

    ve teori dünyada karşı çıkılırken aşşağılanan/dalga geçilen daha da ileri gidip teoriyi savunana karşı hakaret edilen ilk ve tek teoridir.. *
    (dawn 09.08.2007 15:51 ~ 09.08.2007 15:55)
  7. çok ilginçtir, sadece bir teoridir.
    (sirma sacli pastirma 09.08.2007 16:44)
  8. genlerin nesillere aktarılırken, belli bir özelliğin belirmesinde etkili olan çift genlerin * sürekliliğinin değişim göstermesi durumunu savunan bilimsel kuram.
    (kandan adam 13.08.2007 17:54)
  9. semavi dinlere inanan kişilerin kabul edemeyeceği teori. kesin olarak ispatlanamamıştır ancak kanıtlanmış gibi reklamı yapılmaktadır. çürütmesi de, ispatlaması da imkansız olan teoridir. öyle havada asılı kalır.
    (karatekeli 13.08.2007 19:11)
  10. çok basit bir şey yatar altında. din üstüne "practicing" yapanlar, yani dinine bağlı olanlar bu teoriyi kabul etmezler. dilediklerince kitap okusunlar, susarlar ve gülerler. zira onlar inanmışlardır. ilahi dinlere inanlar ise yaradılışa inanırlar, yani tanrının onları yarattığına ve tekrar döndürüleceklerine.

    evrim teorisi düşünen insan için güzel bir adımdır. zira her insan nasıl meydana geldiğini merak eder. kimi, inanışı basit ve elle tutulur bir şey olarak görmez ve bunu bilimde arar. küçücük bir pozitif bulgu dahi onu çokça etkileyebilir. ama bir müslüman allah'a inandıysa evrim teorisine inanamaz. zira bu imanın esaslarından olan kitaplara inanmak doğrusunun karşısındadır. allah kitabında yaradılışı anlatır. evrim de kendi görüşünü bildirir. ona inanan ona, buna inanan buna inanmıştır. bırakın isteyen dilediğine inansın. kimsenin kimseye kitap fırlatmaya hakkı yoktur. sizin hissedip göremediklerinizi, onlar hissedip görebilir. siz gözünüzle onlar ruhu ile. bunu kitap okuyarak kazanamazsınız, bu vardır ya da yoktur. evrim teorisini bu kadar popüler yapan şey şüphesiz inanç konusunu ortadan kaldırma amacı güdmesidir. yoksa bilimsel açısından çok da şahane bir konu değildir.
    (gilgalad 02.12.2009 09:53 ~ 04.12.2009 00:19)
  11. Doğruluğu kesin bilimsel deliller ve gerçeklerle alay ederek gülüp geçmek dinsel bir anlayış değildir. Kendini dindar olarak görenlerin yaptığı bir yanlıştır. Tıpkı eline geçirdiği her delili kestirmeden tanrının varlığına veya yokluğuna delil getirmeye çalışanların yaptığı yanlışlar gibi.
    Bir bilim adamı bilimsel çalışmaya başladığında tüm inançlarını bir kıyıya bırakmalıdır, tüm inançsızlıklarını da... Tüm antipatilerini de, sempatilerini de... Geçmişte yaptığı tartışmaların ve yaşadığı travmaların etkisinden sıyrılmalı, yanlış şeyleri savunduğunun açığa çıkmasından korkmamalı, faturası ne olursa olsun, ne yükümlülük getirirse getirsin gerçeğin aşığı olmalıdır. Kendi görüşünü doğma haline getirmemeli, her zaman tartışmaya açık tutmalıdır.
    Eğer kesinleşmiş bir bilimsel gerçek varsa ve kutsal kitaplarla çelişiyorsa o zaman ya kutsal kitapların kendisinde bir yanlış vardır veya yorumlayanların yorumlarında. Eğer kutsal kitapla ilgili yorum yanlışı varsa ve bu yorumu değiştirmiyorsa o kişinin bağnazlığına hükmedilir, tıpkı inançsızlığından vazgeçmemek için yanlış bilimsel delilde veya yorumda ısrar edenlerinki gibi, o kadar.. Bir bilimsel gerçek ışığında kutsal kitabın yorumlanması kişiyi dinden çıkarmaz. Daha ötesi, iyi bir iş de yapmış olur.
    Ne var ki, evrim teorisi, kuantum teorisi, big bang teorisi vs. kesinliği tamamlanmış gerçekler değildir. Bu teorilerin her biri araştıran bilimadamının yorumlamasına göre tanrının yokluğuna veya varlığına delil olarak gösterilebilir. Yaratılış teorisi de kesin değildir. Çünkü o da kutsal kitaplardaki metinlerin yorumlanmasından başka bir şey değildir. Diğer yandan kutsal kitap diye ortaya konan kitapların hangisinin gerçek ve değiştirilmemiş olduğu ayrı bir bilimsel sorun ve tartışma konusudur. Kendi kutsal kitabına dayanarak bilimsel teorilere karşı çıkanların aynı şekilde kendi kutsal kitaplarının sağlamlığını da ispatlaması gerekir. Bu noktada hangi kutsal kitap baz alınacaktır. Kur'an mı, Tevrat mı, Hz. Muhammed'i müjdeleyen ayetleri dolayısıyla yasaklandığı iddia edilen Barnaba İncili mi, veya Matta, Markos, Luka, Yuhanna incillerinden hangisi?
    Bir müslüman için, kendi kitaplarının dışındaki diğer kutsal kitapların tahrif edilmiş olduğuna inanmak zaten inançlarının gereği. İnsan şeklinde bir rab tasvir eden, peygamberleri kızlarıyla aynı yatakta sarhoş yatıran Tevrat'a mı itibar edecek, Hz. İsa'dan sonra yaşayan kişilerin ağzıyla sonradan yazılan hikayelere mi... Hz. İsa'ya dört tane ayrı kitap mı indi!? Hangisi Tanrı kelamı!?..
    Bu durumda bu dinlerin her biri nasıl semavi din kabul edilebilir ve İbrahimi dinler diye bir çatı altında birleştirilebilir. Ve de, bir müslüman nasıl olur da batıdaki hıristiyan ve yahudilerle (bildiğim kadarıyla hıristiyanlar yaratılış konusunda yahudilere ait Tevrat'ın Tekvin/Yaratılış bölümünü esas kabul ediyorlar) ateistler arasında var olan bir tartışmanın içinde yer alabilirler!? Hem de onların kaynak ve argümanlarını kullanarak, yer yer de İslam kaynak ve argümanlarını kullanarak Hıristiyan ve yahudilerin koltuk değnekliğine soyunabilir!? Müslümanlar Tevrat veya İncili savunmak için Kur'anı araç olarak kullandırmamalı, bilakis bilim adamları ile birlikte bilimsel gerçeklerin açığa çıkarılmasına katkı sağlamalıdır. Savunduğunda da sadece Kur'an'ın ve sahih hadislerin doğruluğunu savunmalıdır. Tevrat ve İncili sürekli yanlışlama yanlışlığına da düşmemelidir.
    (Batıda dine karşı çıkışın en temel sebeplerinden biri ahd-i atik ve ahd-i cedidteki (tevrat ve incildeki) bilimsel yanlışlıklardır. Ne var ki, bu tepki kutsal kitapların ve semavi dinlerin hepsinin aynı olduğu peşin hükmüne ve tüm dinlere karşı yanlış bir genellemeye itmiştir batılı aydınları. Ve İslamı inceleme zahmetine girmemiştir çoğu. Veya detaylı incelemeden hepsini bir kefeye koyarak kestirmeden hüküm vermişlerdir. Bu peşin hükümlülükte batının haçlı seferlerine dayanan kanlı geçmişini örtbas ederek müslümanların barbarlığına dair anlattıklarının oluşturduğu kültürel mirasın ve 11 eylül benzeri çağdaş iftira senaryolarının etkisi büyüktür. 11 eylül senaryosunun da evangelik hıristiyanların ve siyonist yahudilerin işbirlikçi senaryosunun bir ürünü olduğu açığa çıkmıştır. )
    Geleneksel bazı İslami kitaplarda İslam'la çelişmediği için bazı yahudi kaynaklarından alıntılar yapılmış ve kullanılmıştır. Bunları Allah kelamı gibi değerlendirmek yanlıştır. Hadis veya sahabe sözü derecesinde bile değildir. Bu alıntılar bilimsel gerçeklerle çeliştiği zaman bu alıntıların terkedilmesi veya bilimle uyumlu yorumlanması gerekir. Kuran ayetleri yorumlanırken yahudi kaynaklarından yararlanılması (Tefsirde israiliyat) esnasında bu kaynakların İslam'la çelişmediği gibi bilimle de çelişmemesi gerekir. Bir müslüman bilim adamı için israili kaynakların muteberliği İslam'la olduğu kadar bilimle de çelişmemesine bağlıdır.
    Henüz tam oturmamış olsa da zihnimde, bana kalırsa, evrim teorisi de yaratılış teorisi de geliştirilmeye açık henüz tamamlanmamış teorilerdir. Evrim teorisi ile yaratılış teorisi -şimdiki hallerinden değişkenlik göstererek de olsa- birbiri ile çelişmeyecek şekilde birleştirilebilecek teorilerdir, evrim süreci de yaratılış teorisinin bir gerçeği olmalıdır, evrimle izah edilemeyecek ama evrimi de yalanlamayacak bazı özel durumlar var olabilir ve ulaşılacak sonucun Kur'an ile de çelişmeyeceğini, Kur'anda bu noktada bazı ipuçlarının var olduğunu, Hz. Adem'in varlığı ve peygamber oluşu ile evrim teorisinin de ayrı ayrı izah olunabileceğini düşünüyorum. Ama elimdeki ayetleri uzmanları ile görüşüp kesin bir kanaate ulaşmadan tartışmaya açmak istemiyorum. İlle de evrim teorisi ile yaratılış teorisi birleştirilmesi gerekir diye bir inadın içine de girecek değilim.. Gerçek neyse odur.
    Anlayamadıklarımızı da sevebilelim ki,
    Sevemediklerimizi de anlayabilelim...
    veya
    Sevemediklerimizi de anlayabilelim ki,
    Anlayamadıklarımızı da sevebilelim:)


    (gelincik 04.12.2009 11:54 ~ 04.12.2009 15:39)
  12. Araştırdıkça gördüm ki, düşünüldüğünün aksine hem Evrim teorisi hem de yaratılış teorisi İslam dünyasında son zamanlarda ortaya konulmuş değildir. Darwin'den binlerce yıl önce ve sürekli olarak müslüman ilim adamları arasında tartışılagelen bir konu olmuştur (yaratılış değil. Bir yaratıcının varlığı her iki teori taraftarlarınca da kabul ediliyordu). Bu tartışmalar halen de devam ediyor. Konuya ilişkin bazı linkleri ekliyorum:

    http://www.tumgazeteler.com/?a=4814555

    http://www.if.sakarya.edu.tr/dergi/Dergi_13_pdf/05RamazanBicer.pdf

    http://www.dindersiforum.com/thread-2299.html

    Bana göre de mucizevi bir düzenlilik içinde evrim söz konusu olduğu gibi, sıradışı, kuralları altüst eden mucizevi yaratılışlar da söz konusudur.

    Bu tartışmalar yapılırken Darwin hayatta değildi. Belki de Darwin bu tartışmalardan etkilendi. Bu nedenle, Darwin teorisine İslamın kendisini uydurmasından bahsedilmesi yanlış olur. Hıristiyanlık veya yahudilik bu konuda farklı olabilir. Nitekim Hıristiyan veya yahudi dünyasında Darwinden önce evrimci yaratılışın pek gündeme geldiği söylenemez. Ayrıca, Vatikan vefatından 200 yıl sonra Galile&#8217;den özür dilediği gibi, Ölümünün 126&#8217;incı yılında 2008&#8217;de Rowan Williams Darwin&#8217;den Anglikanlar namına özür dilemiş veya Kilise olarak günah çıkarmıştır. Bkz. http://www.haberoz.com/yazdir.asp?ID=283

    Hemen hatırlatmak gerekir ki, Kur'an-ı kerim bir fen bilgisi veya sosyal bilgiler kitabı değildir. Böyle bir fonksiyonu yoktur. Kuran, yaratıcıdan gönderildiğine inanılan ve insanlara sorumluluklarını hatırlatan bir değerler kitabıdır. Fen veya sosyal bilimlere yönelik bazı bilgiler, birincil bağlamda değil, dolaylı olarak tefekkür amacıyla verilmiş bilgilerdir. Ancak verilen bilgilerden bilimsel araştırmalarda istifade edilmesi pek ala mümkündür. Nitekim öyle de olmuş ve bu sayede İslam bilim adamları bir çok teknolojik gelişmenin temellerini atmış, rönesans öncesinde batıya da öncülük etmişlerdir. Burada önemli olan Kur'anda verilen bilgilerin gerçekliği kesinleşmiş bilimsel bilgilerle çelişmemesidir. Çok basit örnekle ifade edecek olursak, söz gelimi Hz. Adem'den önce daha ilkel insanlar olduğuna dair bilgi kesinleşirse bunun Kur'anla çeliştiği söylenemez. Çünkü Kur'anda Hz. Adem'in "ilk insan" olduğundan bahseden bir ayet bulunmamaktadır. Allah'ın yeryüzüne bir halife atadığını, Hz. Ademin de adı ilk geçen halife olduğunu inkar etmek ise mümkün değildir. Hz. Adem' den önce sorumluluk yüklenmemiş, bütün şeylerin isimlerinin öğretilmediği kan dökücü, fesat çıkarıcı bir insan türünün olup olmadığı ayrı bir sorundur. Bilim adamlarının araştırmasına açıktır. Mesela
    "Bütün insanlar bir zamanlar bir tek topluluktu; [sonra ihtilafa düşmeye başladılar], bunun üzerine Allah, müjdeci ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdi. (2/213)" ayeti bu bağlamda araştırmaya değebilir. Dileyen bilim adamları Kur'andaki ilgili ayetlerdeki ipuçlarından istifadeyle araştırmalarını derinleştirebilirler.

    Tevrat ve incildeki çelişkiler ise onları bu haliyle kabul edenlerin savunmasına muhtaçtır.
    (gelincik 10.12.2009 03:05 ~ 10.12.2009 03:22)
  13. Her teori gibi evrim teorisi de üzerinde tartışmaya açıktır, daha da ötesi kolayca son söz söylenebilecek bir teori değildir.

    Bilimsel yaklaşım herkesin fikrini değerli kabul ederek saygı ile dikkate alır. Karşıt görüşlerin sahiplerini kolaylıkla -hele de tanımadan- dışlamaz. Kaldı ki, bilimsel yetersizliği olan kişilerden gelecek görüşlerin de küçümsenmeden ve haklı çıkmak kaygısı taşımadan bilim ciddiyeti içerisinde değerlendirilmesi bilimsel yaklaşımın bir parçasıdır. İnsanlığın ihtiyacı olan bilginin kimden ve nasıl geleceği çoğu zaman belli değildir. Beyin fırtınası metodu da konuyla alakasız, farklı alanlardaki kişilerin fikirlerine değer verir ve insanlık için önemli açılımlara olanak sağlar.

    Bilim insanlarını gizli ikincil amaçları olsa bile şarlatanlıkla itham etmek son derece yanlış bir tutum olup, konuyu özünden saptırır. Yapılması gereken doğru fikirleri sunmak, kabul edemediğimiz tezleri gerekçeleriyle çürütmekten ibarettir.

    Darwin 19. yüzyılın sonlarında evrim teorisini dünya gündemine güçlü bir şekilde sokmuştur. Dawkins de 20. yüzyılın sonlarından itibaren bu teorinin önde gelen savunucularından olmuş, tanrının varlığı veya yokluğunun ispatlanamayacağı fikrine karşı çıkmış, Tanrının yokluğunu ispatlamaya çalışmış, neredeyse yok olduğunu iddia etmiş, bu arada ahlak alanında da görüşler açıklamış, dinden uzak kalındıkça daha ahlaklı olunduğunu, dinlerin savaşları kışkırttığını savunmuştur.

    Darwin'in, hele de Dawkins'in kendilerinden önce geçen binlerce yıl içerisinde İslam dünyasında evrim eksenli tartışmalardan etkilendiğini iddia etmek ve de ispatlamak zordur. Böyle bir gayretin gereği de yoktur. Ancak, İslam ve bilime yaklaşımı konusunda Dawkins'in detaylı olarak bilgilendirilmesinde fayda vardır. Çünkü ben Dawkins'i okuduğumda kendisinde bir art niyet hissetmedim. Eleştirdiği kutsal kitaplar ve içindeki Tanrı ve din imajı bir müslüman olarak benim de kabul edemeyeceğim Tanrı ve din imajıdır. Karşı çıktığı din çocukluğunda öğrendiği ve tepki duyduğu İncil ve Tevrattaki dindir. Bazı görüşleri de diyalog yoluyla tartışılması gereken görüşlerdir. Kutsal kitaplarında kızları tarafından sarhoş edilerek ensest ilişkide gösterilen peygambere, dine ve Tanrıya karşı çıkmak ve ensest ilişkiden uzak durulmasını bir ahlak unsuru olarak önermek kötü bir şey değildir. Lakin Tanrıyı ve dini reddederseniz ve özgürlükçüyseniz, hele de eşcinselliği olumsuzlamıyorsanız ensest ilişkinin kötü olduğunu dine dayanmadan nasıl söyleyebilirsiniz! Tarafların özgür iradeleriyle başkalarına zarar vermeden ve hiç bir dini kaygı taşımadan cinsel ilişkiye girmelerini caiz görürseniz karşılıklı rıza ile hiç kimsenin haberi olmadan ensest ilişkiye giren ve başkalarına zarar vermeyen kişilere ne diyebilirsiniz? Kuran ise ensest ilişkiyi açık açık ve tek tek sayarak yasaklamış, ensest ilişkinin nerede başladığına dair ölçüler ortaya koymuştur. Dawkins'in de bundan haberi yoktur. Bunlar konuşulmayacak konular değildir. Ne yazık ki, Adnan Oktar (Harun Yahya) ekibinin Dawkins'e karşı yaklaşımı ve doğrudan web sitesini yasaklatma tutumu Dawkins'te İslam imajını muhtemelen olumsuz etkilemiştir. Bana göre, bu olumsuz imaj müslüman bilim adamlarınca diyalog yoluyla giderilmelidir.

    Burada vurgulanması gereken husus İslam dünyasında bilim adamları Darwin'den önceki tarihlerde binlerce yıl boyunca Kur'andan aldıkları ilham ve ipuçları ile bilimsel çalışmalara yönelmiş, evreni ve yaratılışı araştırmaya çalışmış, evrim konusunu tartışmış, zamanın şartları içinde bulabildikleri verilerden ve de Kur'an ayetlerinden deliller ortaya koymaya çalışmışlardır. Sonuçlarının doğruluğundan daha çok, tartışılmış olmasıdır, dogmatik tutum gösterilmeyerek bilimsel çalışmalar yapılmış olmasıdır, görülmesi gereken... Burada ilham kaynağı Darwin veya onun üstadları olmamıştır. Onun için, müslüman bilim adamları konuyu inançsız bilim adamları sahiplendiğinden dolayı terketmemeli, Batı'daki tartışmaları inkar veya aynen kabul yanlışlığına ve doğmatikliğe düşmeden, yeni bilimsel bulgulardan da istifade ederek, hatta inancına bakmadan tüm bilim adamlarıyla yardımlaşarak doğru bir şekilde araştırmaya devam etmelidir. Çünkü doğru bilimsel çalışmaların ulaşacağı son nokta Gerçek'tir.

    İnançsız kişiler savunuyor diyerek insanlığın gelişmesi yönünde yapılan araştırmalara karşı çıkmak ve dogmatik tutum takınmak yanlıştır. Ben varsam benim varlığımın araştırılmasından çekinmem. Çünkü ben varım ve sizi seviyorum. Ve çoğu zaman diyarda sizinle beraberim. Size gizli veya açık mesajlar gönderiyorum. Bazen mesajlarınıza hemen cevap veriyorum, bazılarına bir müddet sonra. Henüz cevaplandırmadığım sonraya bıraktığım cevaplar da var. Beni görmeden benim varlığıma inanmamak veya benimle görüşmeyi istememek sizin hakkınızdır. Yeter ki, sizi sevdiğim halde bana düşmanlık etmeyin. O zaman çok üzülürüm. Sizi sevdiğim halde bana düşmanlık ederseniz, küfrederseniz gönlüm sizi sevmeyebilir, size kızabilir. Sizinle yüz yüze görüşmeyi çok istememe rağmen şimdilik bunun imkanı yok. Ama sizi seviyor ve sizinle buluşmak istiyorum. Beş sene sonraya randevulaşabiliriz. Benim varlığımdan bir an önce emin olmak isteyenler Türkiye'den başlayabilirler. Beni sevmediyseniz ve benimle buluşmak istemiyorsanız, yokluğumu ispatlamak, yok saymak istiyorsanız Afrika'dan, Antartika'dan ve Avustralya'dan başlayabilirsiniz. Gerçekten benim varlığım veya yokluğum sizin için bilimsel bir sorun haline geldiyse ve samimiyseniz, benim bu dünyada yaşadığıma dair yeterli kanıt vardır.

    (gelincik 10.12.2009 22:45 ~ 11.12.2009 13:47)
  14. İslam dünyasındaki özgün evrim teorisi tartışmalarını Türkiye`de 25 yıl önce `İslam`da Evrimci Yaratılış Teorisi` kitabıyla gündeme getiren kişi İslam Bilim Tarihi ve İslam Felsefesinin Batı Düşüncesine Olan Etkileri konularında uluslararası üne sahip ve yurtdışında bir çok üniversitede görev yapmış bulunan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr Mehmet Bayrakdar olup bilimsel hayatına ilişkin özgeçmişi http://www.divinity.ankara.edu.tr/tr/index.php?s=apd&p=48
    adresinde detaylı bir şekilde verilmiştir. Daha detay ve özel bilgi edinmek veya tartışmak isteyenler için CV'deki telefon nosu veya e-mail adresi güzel bir imkandır.

    `İslam`da Evrimci Yaratılış Teorisi` kitabından konuya ilişkin önemli bazı bilgileri aşağıya eklemiş bulunuyorum:

    Modern kimyanın kurucusu sayılan, tıp ve mantıkla uğraşmış, 8. yüzyılda yaşamış Cabir bin Hayyan canlıların ve insanın üreme sistemine gerek kalmadan kendiliğinden meydana geldiği fikrini öne sürmüştür. İslam dünyasında onun bu fikirleri daha sonra İbn-i Sina, Fahreddin Razi, El Harisi, İbn Ebi`l-Haid, Er Ruhavi, İbn`un Nefis gibi bilim adamları ile İhvanu`s Safa gibi ekolleri ve `Evrimci bir Yaratılış` öngören meşhur `Hayy Bin Yakzan` kitabının yazarı İbn Tufeyl gibi düşünürleri de etkilemiştir.

    Bir kelamcı olan Nazzam(9.yy) ise (Mutezile ekolündendir) kozmolojik bir evrimci yaratılış teorisi ileri sürmüştür. Ona göre evren ve türlerin ilk tohumu mahiyetinde yaratılan ilk varlık kendisinden sonra ortaya çıkacak tüm varlıklara kaynaklık etmiştir, bütün canlı türleri bir tek çekirdek varlıktan gelişerek meydana gelmiştir. Nazzam görüşleriyle, canlı türlerinin sürekli olarak bir halden başka hale geçtiğini de ileri sürmüştür. Allah`a zaten inanan Nazzam, teorisinde iddia ettiği tüm evrimci varoluşların Allah`ın iradesiyle yaratıldığını kabul etmiştir. Ona göre Allah, ilk varlığı yok iken doğrudan yaratır ve onu vasıta kılarak tüm varlık türlerini ondan meydana getirir.

    Biyolojik Evrim Teorisi`nin esas atası ise 8 ve 9. yüzyıllarda Basra`da yaşamış olan Nazzam`ın talebesi Cahız`dır. `Kitab`ül Hayavan` adlı eseriyle bildiğimiz anlamda biyolojik evrim teorisi`nin temelini ortaya atmıştır. Buna göre, ilk çekirdek varlığın evrimiyle bir yandan kainat meydana gelmiş, buna paralel olarak ilk basit canlı türleri meydana gelmiş, onların evriminden de silsilevi bir şekilde basitten komplekse doğru mertebe mertebe canlı türleri oluşmuştur. Bu evrimin son halkasında da insan ortaya çıkmıştır. Cahız günümüz evrimcilerinin kilit nokta olarak gördükleri mutasyon ve transformasyonu`da kabul etmiştir. Ona göre türler sabit değil, değişkendirler, dönüşürler. Mutasyon veya dönüşümü Cahız, `İçinizde Cumartesi günü azgınlık yapanları elbette biliyorsunuz. Onlara: `Aşağılık birer maymun olunuz` dedik; bunu ardlarından gelenlere bir ceza örneği ve Allah`a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüt olsun diye yaptık.` (Bakara,65-66) ayetlerinden yola çıkarak açıklamıştır. Cahız evrimin kilit taşlarından dönüşümü ya da günümüz tabiriyle mutasyonu uzun uzun açıklamış, ve çeşitli örneklerden yola çıkarak gerekçelendirmiştir. Cahız`a göre kainatı yaratan Allah, onu ve canlıları sürekli evrimleşici mahiyette yaratmıştır.

    Şüphesiz ki, bu görüşlerin de devamı içinde değişiklikler barındırarak da olsa gelecektir, gelmelidir. Önemli olan gerçeği biraz daha yakından ve doğru bir şekilde kavramaktır.
    (gelincik 11.12.2009 10:49)
  15. ben hiç uzun saçlı maymun görmedim, ya da fare. halbuki genleri insana en benzeyen hayvanlardır bu ikisi. beline kadar saçları olan bir maymun olsa, bağlayabilir miydi, kesebilir miydi, kestirebilir miydi? fakat insan saçı öyle mi? kestirmezsen uzasın uzadığı kadar. bir mahsuru yok. belirli ihtiyaçlar doğrultusunda, yaşamsal içgüdüler gereği olmuyor muydu evrim? saçın bizim hayatımızdaki yeri nedir acaba estetikten başka. kanatla, pençeyle ilgileneceğine bizim evrimimiz saçlarımızı uzatabilmeyi tercih etmiş. garip. ya da inek, tüm canlılar kendi ihtiyaçlarını gidermek için yaşarken, yavrusunun ihtiyacından çok daha fazla miktarda süt üretiyor, tam da ihtiyacımız olan kalsiyum kaynağı.

    aynı şeylere bakıyoruz ama farklı şeyler görüyoruz. "nasıl göremezsiniz abi ya, bilim işte" demenin bu bağlamda hiç bir anlamı yoktur benim nazarımda.

    genel anlamda evrim teorisine inanmasam da mutasyona inanırım bu arada. işitme engelli bir vatandaşın çocukları sağlam olabiliyor bu konuda. mutasyon bu demek değil. şeker hastası olan insanların çocukları da şeker hastası olabiliyor. şeker hastası olan bir nesilin oluşması kuvvetle muhtemeldir. insanları ikiye ayırırız o zaman. normal insanlar homo normolus ve şeker hastası olan insanlar homo şekerus. aynı gene sahiptirler fakat homo normoluslardan evrimleşmişlerdir ne de olsa.
    (baptista 08.01.2010 22:33)
  16. kısa süre içerisinde kabul ya da red edilmesi mümkün gözüken teoridir. kutup bölgelerinde küresel ısınmayla eriyen buzlar sebebiyle, bu buzlar üzerinde gayet keyifle hayatlarını sürdüren, buz üzerinden kayıp denize atlayan penguenler zorlanmaktaymış. eriyen buzlar sebebiyle buzullar ve deniz arasında mesafe oluştuğundan engebeli arazilerde oldukça zorlanarak yürüyormuş bu hayvan dostlarımız. her an bacaklarını uzatabilirler, belki de kanatları uçmaya elverişli hale gelir, ya da aklımıza bile gelmeyecek bir gelişme kaydedebilirler. belki de kısa bacaklı olanları yeter artık der daha erimemiş buzulların olduğu mekanlara doğru göç ederken uzun bacaklı olanları kalır yerlerinde. kimisi de bak bacakları uzamış diye işaret eder:) bilemedim. hep birlikte görücez.
    (baptista 17.12.2010 09:28)

<<


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.